Çin - Avrupa Birliği Yatırım Anlaşması (Comprehensive Agreement on Investment - CAI) ve Türkiye için Önemi

Çin - Avrupa Birliği Yatırım Anlaşması

30 Aralık 2020 tarihinde Çin ve Avrupa Birliği yapılan müzakereler sonucunda Yatırım Anlaşmasında prensip olarka uzlaşmaya vardı. Anlaşma içerisindeki maddelerle Avrupa Birliği Çin’de birçok imtiyaz elde etmiş oldu ve AB menşeli şirketlerin Çin içerisinde daha fazla pazar payına sahip olması için gerekli yolu açtı. Çin de AB ile ilişkilerini daha sağlam bir zemine oturturken, bir yandan da önümüzdeki yıllarda AB’den daha fazla yatırım almayı garantiledi.

Peki Türkiye’nin iki büyük ticari ortağı arasında imzalanan bu anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor? Bunu anlamak için öncelikle AB’nin Çin’deki yatırımlarını anlamamız ve anlaşma içerisindeki maddelere bir göz atmamız gerekiyor.

1. AB’nin Çin’deki Yatırımlarının Sektörel Dağılımı

Avrupa Birliği şirketleri Çin’de birçok endüstriye yatırım yapıyor ancak mesela otomotiv, kimyasal hammadeleri, tarım ürünleri gibi gruplara baktığımızda bu sektörlerde AB’nin dışa bağımlı olduğunu görüyoruz. Keza Türkiye’de de AB’nin benzer bir yatırım stratejisi var.

Ancak Avrupa Birliği’nin Çin’deki yatırımlarını şöyle sıralayabiliriz:

  • Otomotiv: %28
  • Basit kimyasal ürünler: %22
  • Finansal hizmetler: %9
  • Tarım/Gıda: %8
  • Tüketim malları: %7
  • Enerji: %5
  • Endüstriyel makina: %5
  • Sağlık/Bio-Teknoloji: %5
  • Diğer: %11

2.Anlaşmanın AB için Kritik Sektörlerde Sağladığı Pazar Erişimi ve Çin’de Yatırım Arttırımı İzni

Genel olarak baktığımızda anlaşma Avrupa Birliği menşeli şirketlere diğer ülkelerden farklı olarak öz sermaye arttırımı izni verdiğini görüyoruz. Bu da şirketlere hem güven sağlıyor hem de yatırımlarını Çinli kaynaklara bağlı olmadan arttırmalarına izin veriyor. Dahası normalde yabancı şirketlere dayatılan müşterek teşebbüs uygulaması (yani Çinli bir ortak olmadan Çin’de şirket kuramıyorsunuz) AB şirketleri için kalkıyor.

Bunların yanı sıra Çin özellikle AB için kritik olan otomotiv ve imalat sektörlerinde AB’ye serbest ticaret bölgelerinde koşulsuz yer edinme ve rezervasyon hakkı tanıyor. Yani artık AB şirketleri Çin’de Çinli ortak olmadan daha düşük vergi ve istihdam masrafı olanaklarından yararlanarak üretim yapabilecek.

Aynı zamanda anlaşmayla birlikte telekomünikasyon sektöründe Çin daha önce yabancı şirketlere sağlamadığı pazar girişi iznini AB şirketlerine verdi. Böylece AB telekomünikasyon sektörünün sadece büyümekle kalmayıp Çin’de de pazar payı elde etmesi bekleniyor.

3. Çin’in İç Pazarında AB’ye Tanıdığı Regülasyon İmtiyazları ve Lojistik Desteği

Anlaşmayla birlikte Çin, Bir Kuşak Bir Yol çerçevesinde yapılan lojistik altyapılarından AB şirketlerinin daha çok yararlanabilmesi için kısıtlamaları kaldırdı. Artık Avrupalı şirketler Çin’de lojistik sektörüne de yatırım yapmakla kalmayacak aynı zamanda Çin ve Avrupa arasındaki operasyonlarını tamamen kendileri yürütebilecek.

Çin’deki devlet iştirakları(state owned enterprises) toplamda Çin GSMH’na yaklaşık olarak yüzde otuzluk bir katkı yapıyor. Yeni anlaşma ile Çinli devlet iştirakları projelerinde ve ihalelerde AB şirketlerini Çinli şirketler ile aynı koşullarda değerlendirecek ve kararlarını tamamen ticari ölçütlere göre alacaklar. Eğer adil bir süreç işlenmediği yargısına varılırsa AB Çin’den ihaleler ile ilgili olarak açıklama ve yeniden düzenleme hakkına da sahip olacak.

Bunlara ek olarak AB vatandaşları AB şirketlerinde Çin’de üç yıla kadar vize kolaylığından yararlanacak. Aynı zamanda bu şirketlerden yerli çalışan istihdamı zorunluluğu da kaldırılacak.

Son olarak Avrupa Birliği menşeli şirketler Çin’e teknoloji aktarımı yapmayacak, ve tüm bu süreç AB tarafından takip edilecek. Aynı zamanda şirketler Çin hükümetinden gizli ticari bilgilerini saklayabilecekler.

Peki bu anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor?

Anlaşma tabii ki doğrudan Türkiye ile ilgili bir madde içermiyor, ancak Çin ve AB pazarı için ortaya çıkardığı sonuçları düşündüğümüzde Türkiye ekonomisini ve dolayısıyla Türk şirketlerini de etkilemesi işten bile değil.

Çin tarafından baktığımızda zaten Türk şirketleri Çin piyasasında rekabet etmek için oldukça zorlanıyordu. Daha baskın, daha yerleşik, daha avantajlı AB şirketleri Türkiye’nin Çin’deki rekabetçiliğini oldukça düşürecek. Dolayısıyla pazar içerisinde tutunmak, AB’nin yatırım yaptığı sektörlerde ticaret yapan Türk şirketleri için çok daha zorlu bir hale gelecek.

AB tarafından baktığımızda ise, daha önce belirttiğimiz gibi, AB’nin Çin’de yatırım yaptığı sektörler ile Türkiye’de yatırım yaptığı sektörler benzer. Dolayısıyla AB’nin yatırımlarını Çin’e kaydırması Türkiye için dış yatırımcı kaybı anlamına geliyor.

TOP